22 Nisan 2008 Salı

Jean-Baptiste Greuze "Heloise ve Abelard Mektupları Okuyan Hanımefendi"



Ünlü düşünür Denis Diderot, Jean-Baptiste Greuze’u bir dönemin en önemli ahlak elçilerinden biri olarak görüyordu. Özellikle çocuklarına İncil okuyan babanın resmedildiği eser, Diderot için 18. yüzyılda ulaşılması gereken ahlakı savunuyordu. Çocuklarını etrafında toplayan baba, ilgiyle dinleyen, oynamayı bırakmış her yaştaki çocuğa, onları sıkmadan, sevgiyle bir şeyler öğretirken resmedilmişti. Çocuklar da oyuncaklarını bir kenara bırakmış, masanın etrafında dizilmiş, büyük bir ilgiyle dinler görünüyorlardır babalarını.


Kitap okumanın yaygınlaştığı 18. yüzyılda, gerçekten de kitabın nimetleri çok önemliydi. Kitap, aydınlanmanın bir parçası sayılıyordu. Kuşkusuz haklıydı böyle düşünenler. Okuryazarlık seviyesi iyice yükselmişti, kitap okumak soylular ve din adamlarının tekelinde değildi artık. Modernleşmenin, aydınlanmanın ve en önemlisi de demokratik olarak sosyal sınıflar arasındaki farklılıkların azalması anlamına geliyordu.


Belki de tüm bu nedenlerden dolayı, Greuze’un “Heloise ve Abelard Mektupları Okuyan Hanımefendi” adlı tablosu, Diderot gibi, tabloyu gören herkesi şaşırttı. Okumak bir aydınlanma nedeni iken, nasıl olur da bunca cinsellik çağrışımlarıyla dolu olarak verilirdi? Akıl karıştırıcı bu durumun birkaç açıklaması bugün bile süren bazı tartışmaların başlamasına neden oldu.

Birincisi, son yıllarda bu konuda çıkan yazılarda görüldüğü gibi, bir ihtimal bu tablonun ressamı Greuze değil, Bernard d’Agesci olabilirdi. Bu durumda ahlak elçisi Greuze’un adı hala temiz kalıyordu. Akla gelen bir diğer açıklama ise, babasından resim yapmayı öğrenen ve daha sonra babasının tabloları ile çok fazla karışan tablolardan biri olarak bunun ressamı Anna-Geneviève Greuze (1762-1842) olabilirdi.


Bu tabloyu gerçekten Greuze’un yaptığını varsayarsak, bir diğer açıklama da, ressamın bu tabloda okumalar arasındaki farklılığa dikkat çekiyor olmasıdır. Bu tablodakine benzer bir okuma, aydınlatmadan çok duygusal olarak insanı (daha da önemlisi kadını) esir alabilirdi. Koyu ahlakçılar tarafından eleştirilmesi de gereksizdi bu durumda, ressam kendi etik duruşundan bir şey kaybetmiyordu. Romanın ne denli baştan çıkarıcı olduğunu dile getiriyordu, hayali kurguların tehlikesine karşı bir uyarıydı belki de bu resim. Genç kadının bedenine yakın tuttuğu kitap, sıyrılmış ve göğsünü açıkta bırakan sabahlığı, kendinden geçmiş ruh hali ve pasif duruşu, insanın “sanat”ın etkileri karşısında ne denli sömürülmeye açık olduğunun göstergesiydi.

Resimde genç kızın elindeki kitap, Abelard ile Heloise’in umutsuz aşklarını ortaya koyan mektuplaşmalarının derlemesi. Diğer kitap ise “Sevme Sanatı” başlığını taşıyor. Sanatın insanlar üzerindeki gücü üzerine yazılan romanlar, yapılan resimler çok fazladır. Don Kişot gibi, şövalye romanları okuyup kendini şövalye sananlar; ya da aşk romanları okuyan Madam Bovary gibi kendini aşka kaptıranların öyküleri bunu çok güzel dile getirirler. Bu resimdeki kadın da, okuduklarının etkisiyle, kendi gerçekliğinden kopmuş görünür. Hayal dünyasına dalmış, kendini bir roman kahramanı olarak görmektedir. Jean-Baptiste Greuze, büyük olasılıkla resminde, romanın insanı ne denli etkisi altına alabileceğini gösteriyordu. Roman okumanın insanı içine sürüklediği ruh halini resmederek, dolaylı olarak o da resme bakan kişiyi aynı ruh hali içine sokuyordu.


Jean-Baptiste Greuze (1725–1805)
“Heloise ve Abelard Mektupları Okuyan Hanımefendi” (c.1780)
The Art Institute of Chicago

Hiç yorum yok: