22 Nisan 2008 Salı

Jean-Honoré Fragonard "La Lectrice"


Ressamlar öteden beri, genç kızları kitap okurken resmetmeyi çok sevmişlerdir. Kitap okuyan figür içe kapanık bir sükûnetle yansıtılır tabloya; zihni çalışır ama bedeni hareketsizdir. Okuduğundan kuşkusuz etkileniyordur, ama bunun nasıl bir etki olduğu bilmecedir. Ressamların gözünde sevilen bir tema olmasının nedeni de, büyük olasılıkla bu bilmecedir. Kitap okuyan insan kendisine bakan kişiyi (hatta tüm dünyayı) dışlamıştır. İlgisi kesintisiz ve bölünmez bir dikkatle kitaba yoğunlaşmıştır.

Okuyan kız resmi denince, genelde akla ilk gelen Jean-Honoré Fragonard’ın (1732–1806) ünlü tablosu olur. Tam tarihi bilinmemekle birlikte, bu tablonun 1770 ila 1775 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. O dönemde, karısının anne ve babası ölmüş, ikinci kez gittiği, yaklaşık iki yıl kaldığı, İtalya’dan yeni dönmüştür. Kırk yaşın üzerindeki Fragonard, yanlarında yaşamaya gelen on dört yaşındaki baldızı Marguerite’ye, gizlemeyi başaramadığı tutkulu bir aşkla bağlanır; bu aşkın etkisiyle Rousseau’nun ahlak felsefesine ilgi duymaya ve romantik romanlar okumaya başlar. Bu yepyeni duygular resminde ise büyük boy peyzajları bir kenara bırakıp, özellikle ev içi ve aile ortamı konulu resimler yapmaya başlamasına neden olur. Bu resimde görünen genç kız, olasılıkla Marguerite değildir fakat tablonun onun hayali ile yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Fragonard’ın bunun gibi hayalden yapılmış çok sayıda resmi vardır, bazılarında kız çocukları çok erotik (örneğin “Küçük Kızın Bacakları”) pozlarda görünürler.

Fragonard, kadınlara hep düşkün biri olarak bilinirdi, resmettiği kadınları tanrıçalar gibi güzel, bebekler kadar masum göstermeyi başarırdı. Baldızı Marguerite resmindeki konu değişikliğine neden olmakla kalmadı, ilerleyen yıllarda eniştesinden öğrendiği resim teknikleriyle Fransa’nın ilk önemli kadın ressamlarından (Marguerite Gérard 1761–1837) biri oldu. Fragonard’ın, hayatının son yıllarında yaptığı tabloların çoğunu tamamladı ve resimlere ortak imza attılar.
“La Lectrice” (Okuyan Genç Kız) tablosunun en hoş yanı, arkasında kocaman yumuşak bir yastık olduğu halde, genç kızın pek rahat görünmemesi. Dik oturuşu, oturduğu sandalyenin sert görünen ahşap kolu, yakasındaki danteller vb… onun yalnız olmadığı hissini veriyor. Etrafta birileri var ki en şık kıyafetleri içinde kitap okuyor. Okuma, kendinden geçmiş bir rehavetle gerçekleşmiyor, elindeki dikkat ve ilgi gerektiren bir metin. Belki de okuduğu kitap eğlendiren, hayal kurduran bir metinden çok, bilgi veren, eğiten bir metin. Fakat daha dikkatli baktığımızda kızın pembeleşmiş yanaklarının o kadar masum olmadığını da düşünmeye başlıyoruz, okuduğu kitap hakkında bir şüphe uyanmasına neden oluyor.

Ressamın bu resimde kullandığı renklere de hayranlık duymamak elde değil. Gerideki duvarı boş ve koyu bırakmış olması kızı daha çok görmemize yarıyor. Dokunma arzusu uyandıran yumuşak kumaşlar ve genç kızın şüphe edilmeyecek masumiyeti, resmi çok çekici kılıyor. Resme bakan kişinin ilk gördüğü şey ise kızın büyük bir zarafetle kitabı tutuşu ve narin parmakları.

Hiç yorum yok: