22 Nisan 2008 Salı

Roger de la Fresnaye "Evlilik"


Roger de la Fresnaye’nin (1885–1925) yüzyıl başında yaptığı “Evlilik” adlı bu tabloda doğrudan kitap okuyan olmamasına rağmen, sanatçı bir şekilde okumayı resmin merkezine yerleştirmiş. İlk bakışta, sıradan bir ev hali diye düşünüyoruz. Resmin huzurlu bir ortamı dile getirdiği bile söylenebilir. Kadın ile erkeğin arasında duran minik beyaz köpek, evliliğin en zorunlu öğesi, sadakatin simgesi olarak ortada duruyor, oysa daha uzun bakmaya başladığımızda, huzur ve uyum yerine, zıtlık ve karşıtlık görmeye başlıyoruz.


Köpek çok sayıda evlilik temalı resimde kullanılmış bir simgedir, hemen akla Jan van Eyck’in 1434 tarihli “Giovanni Arnolfini ve Karısı” adlı tabloyu getirir. Hem bir ev köpeğinin yarattığı aile ortamını hissettirmek için, hem de sadakat göstergesi olarak sık kullanılmıştır.
Fresnaye, Fransız aristokrat bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu, Falaise yakınlarında, aileye ait şatoda (Chateau de la Fresnaye) geçti. Klasik bir eğitim, aile geleneğiydi, sonrasında ise Fresnaye Paris’te akademiye girerek Maurice Denis gibi hocaların öğrencisi oldu.
“Evlilik” onun genel çizgilerini gösteren bir tablo, özellikle kübist Georges Braque ve Pablo Picasso etkisi hissediliyor fakat Fresnaye kübist öncüler gibi soyutlamalar yerine, hep konulu ve simgesel resimler yapmayı seçmiştir.


Bu resimde ilk görünen zıtlık, elbette kadının çıplak, erkeğin ise takım elbiseli oluşu. Kadın arzu dolu, erkek ise cinsellik düşünüyor gibi değil, piposunun dumanı altında gazete okuyor ve kadının hayalindeki ortamdan olabildiğince uzak. Ressam, kadının oturduğu koltuğu kırmızı, erkeğin oturduğunu da soğuk bir sarı renkte yaparak aradaki farkı iyice vurgulamış. Bu kuşkusuz bakan kişinin gözüne çarpan ilk zıtlık, bundan daha önemlisi ise, kadının tam başının üzerinde ve hemen yanındaki masanın üzerinde duran kitaplar. Burada kadını çevreleyen kitapları ben roman olarak düşündüm, kadın hayaller kurduran romanlara dalarken, erkek gerçeklerden koparmayan günlük gazetesini okuyor ve böylece sanatçının vurgulamak istediği zıtlık yeni bir boyut kazanıyor. Farklı türlerdeki iki okuma, iki insanın da farklılığına dikkatimizi çekiyor.
Bu resimde dikkatimi çeken bir başka şey, erkeğin sağ el parmağının bir pirzola tutar gibi duruyor olması, pirzola dedim ama aslında kaburga kemiği demek daha doğru olur. Kadının kaburgalarının da resimde çok belirgin olması, adamın elindekinin kaburga olarak yorumlanmasını güçlendiriyor. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılan Havva gibi, günaha teşvik eder konumda kadın.


Resim, sanki ortak bir dünyada zor buluşabilen karı-kocayı simgeliyor gibi geldi bana. Arkada duran masanın görünen ayağının kırık oluşu bence evliliğin ne denli kırılgan olduğunun güzel bir simgesi: farklı hazlar, farklı hayaller ve neticesinde farklı dünyalar, evliliğin aslında göründüğü kadar huzur ve uyum sağlamadığını kanıtlar gibi… hep bir ayağı kırık… hep dengeden yoksun…

Hiç yorum yok: